Fotoğraf: Can Tunca
Can Tunca
Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) Müzeler Daire Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi, Kıbrıs adasının zengin biyolojik çeşitliliğini bilim dünyasına ve halka sunan önemli bir merkez konumunda. Üniversite kampüsündeki müzenin kurucusu ve müdürü Prof. Dr. Salih Gücel, Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi’nin kuruluşunu, gelişimini ve düşün dünyasına bilimsel katkılarını Perspektif’e anlattı.
Bir Projeden Kapsamlı Bir Koleksiyona
Müzenin temelleri, 2005 yılında Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin desteğiyle başlatılan bir bitki saklama projesiyle atıldı. Prof. Dr. Salih Gücel, projenin bitkilerin kurutularak saklandığı bir bitki kütüphanesi olan Herbaryum olarak başladığını belirtti. 2007 yılında bitkilerin künyelerinin oluşturulmasıyla resmi olarak Herbaryum Müzesi haline gelen bu oluşum, zamanla kapsamını genişletti ve 2017 yılında bitkilerin yanı sıra algler, mantarlar, hayvanlar, fosiller ve kayaçların da koleksiyona eklenmesiyle Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi adını aldı. Müzede sergilenen tüm materyallerin Kıbrıs adasında var olan türler arasından seçildiği vurgulayan Gücel, “Burada halihazırda bulunan 8-9 bin civarında bitki örneğinin içinde en çok temsil edilen familya ‘papatyagiller’dir. Hayvanlardan ise en yoğun temsil edilen yılanlardır” şeklinde konuştu.

Bilimsel Araştırmalara İçin Önemli Bir Referans Merkezi
Müzenin bilimsel araştırmalara katkısının oldukça büyük olduğunun altını çizen Prof. Dr. Gücel, müzenin biyolojik çeşitliliğin diğer kesimlere aktarılmasında eğitsel bir rol oynadığını ve bir kaynak oluşturduğunu belirtti. Müzenin eczacılıktan, peyzaj mimarlığına, ziraatten, tıbba kadar birçok bölüm için bir referans merkezi görevi üstlendiğini söyleyen Gücel, “Özellikle bitkilerle ilgili etken madde araştırmalarında toplanan bitkilerin nerede bulunduğuna dair kesin bilgi sağlayabiliyoruz” dedi. Gücel, bilimsel çalışmalarını yayın haline getiren araştırmacıların müzede kayıt bırakmasıyla, bunların Uluslararası Herbaryum Birliği’ndeki kodları sayesinde bu bilgilerin tüm dünyanın erişimine imkan veren bir sisteme sahip olduklarını ifade etti. Gücel, “Bu sayede, tartışmalar doğrudan bitki içeriği ve etken madde üzerinden yürüyor dolayısıyla bilimsel bilginin doğruluğunun teyit edilebildiği bir ortam sağlanıyor. Özellikle tıp alanında tedavi amacıyla kullanılan bilgiler için müze referansları bilimsel çalışmaların yürütülmesinde büyük önem taşıyor” dedi.
Hassas Koruma Yöntemleriyle Geleceğe Aktarım
Kıbrıs doğasından getirilen tüm örneklerin Kıbrıs adasının biyolojik çeşitliliğini yansıtacak şekilde toplandığını belirten Gücel, “Bitkiler, kitap arasında kurutulmuş gibi preslenerek sudan arındırılıyor ve iki boyutlu hale getiriliyor. Mantar gibi bazı bitkiler ise alkol içinde muhafaza ediliyor. Hayvanlarda ise kabuklu türlerde sadece kabuklar saklanırken, yılan gibi etli canlılar özel bir sıvı içinde korunuyor. Memelilerde ise iç organlar çıkarılarak tahnit işlemleri uygulanıyor” dedi.

Kıbrıs’ın Doğal Mirasının Korunması İçin Çok Önemli
Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi görevlisi ve aynı zamanda Ziraat Fakültesi Dekanlık Sekreteri Pınar Tabiyat ise müzedeki materyallerin günlük bakımıyla ilgilendiklerini belirtti. Özellikle odanın sıcaklığının ve alkol seviyelerinin günlük olarak kontrol edildiği vurgulayan Tabiyat, “ Müzedeki materyallerin bakımını günlük olarak yaparız. Küçük bir sıcaklık değişiminde bile materyaller ciddi zarar görebilir. Alkol uçucu bir madde dolayısıyla alkol seviyelerini de günlük olarak kontrol ediyoruz” dedi.
Müzeyi ziyaret etmek isteyen okulların randevu alması gerektiği, bireysel ziyaretler için ise randevuya gerek olmadığın altını çizen Tabiyat, “ Özellikle çocuk ziyaretçiler müzedeki materyalleri ilk defa gördükleri için çok şaşırıyorlar. Müze, adada benzeri olmayan, tüm materyallerin bu kapsamda bulunduğu tek yer. Ziyaretçilerin doğa hakkında çok önemli bilgiler ediniyorlar. Kıbrıs’ın doğal mirasının korunması ve tanıtılması açısından burası çok önemli” şeklinde konuştu.
