/<
25 Haziran 2025 - Çarşamba

SON HABERLER

“Ev Genci” Kaybolan Bir Nesil mi? Yeni Bir Başlangıç mı ?

Hazırlayan: Abdürrahim Türkmenoğlu https://youtu.be/7N_AUQQVbZk https://youtu.be/IL5D9PtFJ9k
Ana Sayfaİçimizden BiriProfesör Ghadir Golkarian Türkçenin Köklerine Işık Tutuyor

Profesör Ghadir Golkarian Türkçenin Köklerine Işık Tutuyor

Fotoğraf: Beyza Parlak

Can TuncaBeyza Parlak

Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) Fen Edebiyat Fakültesi’nin değerli öğretim üyelerinden, akademik çevrelerde adının Türkçeleşmiş hali olan Kadir Güldiken olarak da bilinen Prof. Dr. Ghadir Golkarian, İran’dan Türkiye’ye uzanan heyecan verici eğitim ve akademik yolculuğunu, Türk Dili ve Edebiyatına olan bağlılığını, Osmanlı Türkçesi’nin önemini ve genç nesile yönelik ufuk açıcı tavsiyelerini Perspektif gazetesine anlattı.

İran birçok dile ev sahipliği yapar 

1964 Tebriz doğumlu Prof. Dr. Ghadir Golkarian, siyaset biliminden eski Türkçe yazıya kadar çok geniş bir skalada üretim yapan özel bir akademisyendir. Türkçe’nin köklerini merak etmesi ise çocukluk yıllarına dayanır. Doğup büyüdüğü İran’ın kültürel zenginliğinin ve çok uluslu yapısının kişisel gelişiminde çok önemli bir yeri olduğunu belirten Golkarian, “İran tekdüzen milletlere kavimlere ayrılmış olan bir ülke değildir, birçok dile ev sahipliği yapar. Azeriler, Türkler, Kürtler, Farslar ve Araplar gibi birçok değişik milletler yaşamaktadır” dedi. Golkarian, kendisinin de bir İranlı olmasına rağmen Türk asıllı olduğunu ve İran Azerilerinden sayıldığını belirtti.

“Türkiye’nin kapısından girmeden iki ciltlik Türkçe kitap yazdım”

Türk Dili ve Edebiyatı alanına yönelmesinde Türkiye’de eğitim almış ilkokul öğretmeninin etkisinin önemli olduğunu vurgulayan Golkarian, 1979 İran-İslam Devrimi’nden sonra katıldığı bir yazarlık yarışmasında birinci olunca Türkiye’den tanıdıkları aracılığıyla getirilen çocuk kitaplarıyla Türkçeyi öğrenmeye başladı. Dinlediği Ankara Radyosu’nun dil öğrenme konusunda oldukça etkili olduğunu belirten Golkarian “Azeri Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasındaki ortak kelimeleri farkettim. Tam o sıralarda Türkiye-Irak krizi vardı. Türkiye’den kamyon şoförleri gelirdi. Ben de onlarla Türkçe pratik yaparak dili öğrenmeye başlamıştım. Bu sayede Türkiye’nin kapısından girmeden iki ciltlik Türkçe kitap yazmıştım. Üniversiteye gitme yaşım geldiğinde hiç düşünmeden Türkiye’de Türk Dili Edebiyatı okumaya karar verdim” dedi.

“Bu işin ‘kervanı’ olduk”

Üniversiteye başladıktan sonra eskiden yazmış olduğu Türkçe kitabı Ankara Üniversitesi hocalarından Prof. Dr. Mehmet Hengirmen’e hediye eden Ghadir Golkarian, doktora tezini 1994 yılında Türkçe ve Farsça ortak kelimeler üzerine tamamladı. Aynı yıl Tüyap ‘Altın Kitap’ ödülünü de kazanan Golkarian, “ Bu ödül beni teşvik etti artık Türk Dili Edebiyatı üzerinde derinlemesine ilerlemeye başladım. Birçok yazarın kitabına çeviri yaptım ve bu kitaplar İran’da yayınlandı. Kendi eserlerim Türkiye’de yayınlandı. Konferanslara, kongrelere katılarak ve yıllar boyu bilgilerimizi insanlara sunarak bu işin ‘kervanı’ olduk” şeklinde konuştu.

“Osmanlıcada kullanılan karakterler Farsça kökenlidir” 

Osmanlı Türkçesi (Osmanlıca) ile karşılaşması ve bu dile  ilgisinin ne zaman başladığı sorusuna Prof. Dr. Golkarian, alfabenin ortaklığı üzerinden yaklaştı. Osmanlı Edebiyatındaki harflerin karakteristik olarak Fars alfabesi ile aynı olduğunu belirterek, “Arap alfabesi ile yazılan Osmanlıca demek büyük hata olur. Osmanlıcada kullanılan karakterler Farsça kökenlidir” dedi.

İranlı olarak ilkokuldan itibaren Farsça eğitim almasının Osmanlıcayı öğrenmesinde büyük kolaylık sağladığını ifade eden Golkarian, zaten Türkçeyi de bildiği için kelimelere aşina olduğunu ve zorluk yaşamadan okuyabildiğini belirtti. Osmanlı alfabesiyle okuduğu ilk eserin lise yıllarında karşılaştığı ‘Köroğlu Destanı’ olduğunu belirten Ghadir Hoca, “Köroğlu Destanı’nı ben orjinal Osmanlı alfabesi ile okumuştum. Benim için önemli bir eserdir” dedi.

Nutuk çevirisi 

2007 yılından beri Atatürk Araştırma Merkezi’nin üyesi olan Prof. Dr. Golkarian, o dönemdeki başkan Prof. Dr. Azmi Süslü’nün kendisine Nutuk’un Türkçesini Farsçaya çevirme görevini verdiğini söyledi. Hem Osmanlı alfabesiyle yazılan hem de günümüz Türkçesine aktarılan metni alarak işe koyulan Golkarian, “Ben hem Osmanlı alfabesi ile hem de günümüz Türkçesi ile yazılanı aldım ve 6 ayda Nutuk’u bitirdim. Bu mümkün olmayan bir şey diyeceksiniz ama ben Osmanlıcadan çevirisini yaptım. Zaten Atatürk’ün konuştuğu dil eski edebiyatta birçoğu Farsça ve Arapça kelimelerdi. Ben de sadece fiilleri ve kelimeleri değiştirerek çevirdim. Bildiğim bir dil olduğu için benim için çok da zor olmadı” dedi. 

Osmanlı Türkçesinin Türk Dili Edebiyatı ve Tarihi öğretimindeki yeri ve önemi

Osmanlı Türkçesinin günümüz Türk Dili ve Edebiyatı ile tarih öğretimindeki hayati önemine dikkat çeken Prof. Dr. Golkarian, günümüzde yapılan araştırmaların çoğunun çevirilere dayandığını ve orijinal kaynaklara ulaşmanın çok önemli olduğunu vurguladı. Ne yazık ki günümüzde yeni neslin Osmanlı edebiyatını büyük bir sorun olarak gördüğünü ve bu dersi isteksizce aldığını belirten Golkarian, “Bu dersi çok zor olarak görüyorlar fakat, dil yine Türkçe dilidir fakat yazımı, alfabesi farklıdır. Herkes bu dili öğrenmeye başladıkça bunu görecektir. Ben öğrencilerime Osmanlıca dilini öğrenmeleri için öncelikle isimlerini, ailelerinin isimlerini ve kısa kompozisyonlar halinde betimleme yazılar yazdırıyorum ayrıca teşvik etmek için ödüllendiriyorum” şeklinde konuştu.

Osmanlıca öğretimindeki verimsizliğin sebeplerine de değinen Golkarian, öncelikle yeterli sayıda kalifiye hocanın olmadığını ve öğrencilerin isteksizliğinin verimliliği düşürdüğünü belirtti. Öğrencilerin Osmanlıcaya önyargıyla yaklaştığını ve bu dersin onlar için öneminin farkında olmadıklarını söyleyen Prof. Golkarian bu durumun hocaları da bıktırma noktasına getirdiğini metaforik bir dille açıkladı: “Hoca bir mağazanın sorumlusu gibidir. Her gün o vitrini temizler ama o vitrinin önünden kimse geçmezse ve ilgi göstermezse siz de artık pes edersiniz ve hatta o dükkanı kapatırsınız”

“Yazılı Türk edebiyatının sekiz yüz yıllık geçmişi var”

Tekke Edebiyatı döneminden, hatta 10. yüzyıldan itibaren Türk Dili Edebiyatını dikkate aldıklarında, yazılı edebiyatın yaklaşık sekiz yüz yıllık bir geçmişi olduğunu belirten Golkarian, günümüz Latin alfabesiyle yazılan kaynakların ise sadece son yüzyılı kapsadığını söyledi. “Asıl olarak bizim medeniyetimizi, kökümüzü, varlığımızı gösteren, hüviyetimizi ispatlayan kaynaklar, o sekiz yüz yıldadır” diyerek Türkçenin köklerine vurgu yapan Golkarian, “Osmanlıcayı bilmeyen birisi sekiz yüz yılını kaybetmiş olur” uyarısında bulundu.

Osmanlıcayı bilmemenin, yabancıların bu kaynakları hatalı çevirmesine ve dil tarihinin tahrip olmasına yol açabileceği riskine dikkat çekerek, Osmanlıcayı bilmenin ve ona önem vermenin aslen bir “milli görev” olduğunu vurguladı. Golkarian günümüzde Eski Türk Edebiyatı alanındaki doktora mezunlarının sayısının çok az olduğunu, bu alanda hem iş boşluğu hem de büyük bir ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Mevcut kitaplardaki yazım hatalarına dikkat çeken tecrübeli akademisyen, bu hataların gelecek nesillere aktarılmasının bir “ihanet” olacağını söyledi.

Gelecek için çalışılmalı

Cumhuriyet döneminde alfabenin değişiminin bir reform olduğunu kabul eden Prof. Dr. Golkarian, bunun siyasi, tarihsel ve diplomatik boyutları olduğunu belirtti ancak bu değişimin sonraki yıllarda eski edebiyata olan merakı azaltarak bir kırılma noktası yarattığını söyledi. Türklerin yaşadığı coğrafyadan Osmanlı’dan kalma el yazması olan ve matbaada basılan toprak altında kalmış kaynakların bulup çıkartmak gerektiğini belirten Golkarian, “Bu kaynaklar bugün çevrilirse bize neler gösterebilir. Birçok hakikat ortaya çıkabilir. Sadece bu değil, şu anda İran’ın Milli Kütüphanesi’nde var ve bununla ilgili olarak Azerbaycanlı dostlarımız çalışıyorlar. Ve belki daha Türkiye’nin birçok yerinde de vardır. Bilmediğimiz evlerde veya antikacılarda tutuluyordur. Bunları bulursak bin yıllık Türk medeniyetinin hakikatlerini elde edebiliriz” şeklinde konuştu.

Son olarak gençlere seslenen Prof. Dr. Golkarian, kendi tez yazma dönemlerindeki zorlukları anlatarak günümüz gençlerinin elindeki imkanlara dikkat çekti. Onlarca cilt kitabı kucaklayıp fiş tutarak çalıştıklarını anlatan Golkarian, eski dönemin aksine şimdiki kuşağın elinde “dünyanın kütüphanesi” olan cep telefonlarının bulunduğunu söyledi. Akademik hayatta “Öğrenemeyiz, beceremeyiz, başaramayız der öğrenciler. Bunu kabul etmiyorum!” diyen Golkarian, yapay zekayı öğrenmeleri durumunda bahsedilen sorunların çoğuna çözüm bulabileceklerini belirtti. Prof.Dr. Golkarian gençlerin yapay zekayı kullanma biçimlerini de eleştirerek “Yapay zekada bir makale yazıyorsan bununla ilgili yardım alacaksın ‘alıntı’ değil, okuyup kendi yorumunuzu katacakasın. Örneğin bir Osmanlı resmi gönderin yapay zeka size anlatsın. Yapay zeka 24 saat yanınızda olan bir hocadır. Yeni nesil, akademik alanda bu dünya kütüphanesinden faydalansın.O zaman hayatları da değişir. Böylelikle ülkelerini de geliştirirler. Ülkeleri gelişirse dünyayı da geliştirmiş olurlar. Benim son tavsiyem ister bir öğrenci olsun ister normal bir vatandaş elindeki imkanları doğru anlayıp kullanmasını bilsin. Bu onların asıl kurtuluş anahtarıdır” şeklinde konuştu.